Hasan Aycın’ın roman çeşidinde kaleme aldığı Sahipkıran kitabı, edebiyatseverlere yeni kapılar açıyor. Eser, İslam kültürünün büyük kahraman anlatılarından Hz. Hamza kıssalarına yeni bir soluk getiriyor.
Sadece kılıcıyla değil; sözleri ve bilgeliği, inancı ve cüretiyle savaşan bir kahraman olan Sahipkıran’ın serüvenlerini soluksuz okurken bir yandan da manevi coşkuyla dolup taşıyorsunuz.
Kaleminin her dokunuşuyla manevi bir coşkuyu ve derinliği inşa eden Hasan Aycın’ın, kadim metinlerden beslenen güçlü muhayyile gücünü ortaya koyduğu romanı Sahipkıran’ı çok seveceksiniz.
Hamzaname’nin epik kurgusuyla buluşturan eser, Hz. Hamza kıssalarına yeni bir soluk getirmekle kalmıyor; eşine az rastlanan bir kahramanın soluksuz takip edilecek serüvenlerini akan bir ırmağın sakinliği ve sadeliğiyle anlatıyor.
Modern bir anlatı
Usta kalem Hasan Aycın, 1980 yılının sonlarında vefat eden dedesinin kitaplığından amcası vasıtasıyla eline ulaşan bir kitabın peşine takılarak Sahipkıran’ı kaleme alıyor. Müellif, Hamzaname anlatılarının çağdaş çeşitte bir uyarlaması olan romanın ortaya çıkışını kitabın girişinde yer alan şu cümlelerle anlatıyor;
Sayfa: 592
“Ben de anlatmak istedim”
Biri ‘Hâzâ Kitâb-ı Nam-ı Hamza-i Amm-i Muhammed’ başlığını taşıyordu. İmzasızdı. Yıpranmış samani yapraklarından epey yorgun olduğu gözleniyordu. ‘Sahibi ve mâliki’ olanlardan birinin, sayfalarından birine vurduğu mühure bakılırsa, en az iki yüz yirmi yıllık vardı. Açıkça anlaşılan oydu ki, yıllar uzunluğu elden ele dolaşmış. Sayfalarına sinmiş insan kokularından, eline alanların kolay kolay bırakamamış olduğu anlaşılıyordu. Ben de bırakamadım. Okumak bir yana, dinledim onu. Kendi vaktimde, olduğum yerde ve kendi değer yargılarımla dinledim. Geçmiştekiler de öyle yapmış olmalı. Ortalarından, dinlediklerini anlatanlar da olmuştur. Ben de anlatmak istedim; elinizdeki kitap çıktı ortaya.”
Yazar Hansan Aycın
Efsaneler ve gerçekler
Hasan Aycın’ın, efsaneler ve gerçekler ortasında köprüler kurarak, tarihin ve hayal gücünün o muazzam kucaklaşmasını resmettiği “Sahipkıran”, klasik anlatıları, yine yorumlayıp çağdaş bir tıpla ortaya koyduğu ve yine hafızalarda taze kıldığı için epey kıymetli bir eser olarak karşımızda duruyor.